For English, please click here!
Puebla’dan Veracruz için yola çıktık. Veracruz, narkotik olaylarıyla ün yapmış bir şehir. Dolayısıyla genelde gezginlerin ziyaret etmek için kaçındığı bir yer. Fakat aslında Güney Amerika ve Meksika’ya gittiğinizde her yerde kartellerin ve narkotrafik savaşların olduğunu görüyorsunuz. Bu yüzden bir yerden sonra bu uyarıları duymamaya başlıyorsunuz. Daha önce de dediğim gibi dünyanın her yeri tehlikeli. Ama siz hangi sokağa girip, hangi sokağa girmeyeceğinizi bilirseniz; aslında çok da endişelenmenizi gerektirecek bir şey yok. Travis ile ben bu korkusuz gezgin kategorisinde olduğumuz için hiçbir endişe duymadan Veracruz yolunu tuttuk. İyi ki de öyle yapmışız.
Veracruz, Meksika’nın Avrupa tarafından işgal edilen ilk toprağı. Önümüzdeki sene, yani 2019’da İspanyolların topraklarına ayak basmasının üstünden tam 500 sene geçmiş olacak. Veracruz City, eyaletinin adını taşısa da; Veracruz eyaletinin başkenti Xalapa. Bizim aslında Xalapa’yı ziyaret etme gibi bir düşüncemiz yoktu. Bildiğiniz gibi biz genelde spontane bir şekilde geziyoruz. Bu yüzden Veracruz’a giderken muhteşem büyüklükte bir şelalenin yakınından geçtik. O esnada haritadan kontrol ettiğimde en yakın yerleşkenin Xalapa olduğunu gördük. Travis, her gördüğü şelaleden atlamaya hevesli olduğu için Veracruz’dan sonra rotamızı buraya çevirmeye karar verdik.
Her memlekette yabancıları taciz etme ve paralarını çarpma eğiliminde birileri vardır. Bu oranın kötülüğünü değil, insanoğlunun doğasının çürük bir noktasından kaynaklanmaktadır. Çıkarcılık. Bunu söylüyorum ki anlattığım yer ile kötü deneyimlerimi bağdaştırmayın. Sonuçta insanlar olmasa dünya çok güzel bir yer! 🙂 Bunu neden söyledim. Çünkü konuya uygun bir hikâye geliyor şimdi. Veracruz’da sahile yürüme mesafesinde olan bir otele yerleştik. Bizi karşılayıp çantalarımızı odaya taşıyan otel görevlisi aşırı samimi yaklaştı bize. Beş dakikalık bir sohbetten sonra yarın izin günü olduğunu, isterse bizi yerel bir balık restoranına götürebileceğini söyledi. Ben başta pek sıcak bakmadım. Sonuçta tanımadığımız bir insanı yanımıza katıp gezmektense kendimiz şehri keşfetmeyi tercih ederim. Hem izin gününde onun da ailesiyle olmasının daha uygun olacağını söyledim. Fakat kendisi çok fazla ısrar edince biz de kabul edip telefon numaralarımızı verdik.
O akşam Veracruz merkeze yürüyerek gittik. Hem akşam yemeği yedik hem de şehir merkezini turladık. Veracruz tarihi içinde sakinlikte eritmeyi başarmış özel bir şehir. Turistik değil. Dolayısıyla diğer çok ziyaret edilen yerler gibi yozlaşmamış. Daha öz Meksika kültürünü ve tarihini koruyabilmiş. Şehrin her bir yanında öylesine serpiştirilmiş gibi kaleler, yüzyıllık yapılar mevcut. Veracruz bir dönem Küba’dan çok göç aldığı için yemekleri de danzón adındaki geleneksel dansları da bu küçük adadan oldukça etkilenmiş. Zamanla şehirde iş olanaklarının azalması ile Kübalı göçmenler başka yerlere gitmiş. Bu sessiz sakin ama kendi içinde mutlu şehirde de etkilerini bırakmış.

Ertesi gün otelde buluştuk. Bir taksiye binip balık ve deniz ürünleri pişiren restoranların olduğu bir yere gittik. Taksi parasını bize ödetmedi. Ama taksinin istediği para da şöyle; normalde o mesafe 20 MXN tutar, 80 MXN bizden istenilen fiyat. Biz de yemeği biz ısmarlarız o zaman dedik. Restorana gittik. Neyse yemek geldi, yedik. Kendisi yemek istemedi. Sadece bir şey içti. Zaten bir içecek. Yemek gelince hesabın hepsini ödedik. Biz sohbet esnasında şehirle ilgili birkaç bir şey sormuştuk. Oraya da bizimle gelmek istedi. Biz de artık tek başımıza gezmek istediğimizi söyledik. Ayrılmaya karar verince bizden “hizmetinin” karşılığı olarak taksi parasından daha fazla bir para istedi. Travis tabii ki sinirlendi. 🙂 Bu diyalogları da hep ben çevirdiğim için “elçiye zeval olmaz değil mi? :’)” diye korka korka iletiyorum. Çünkü birbirlerini sözel olarak anlamasalar da mimik ve jestlerden ne döndüğünü anlıyorlar ve ortam gergin. Adamın işgüzarlığına ben de sinirlendim ve sadece ödediği taksi parasını vereceğimizi, onun dışında da almış olduğumuz bir hizmet olmadığını söyledik. Adam memnun olmasa da kabul etti, parayı aldı ve gitti. O istedi ki bizim bütün gün rehberimiz olsun, biz de ona gün sonunda para verelim, yediklerini içtiklerini de ödeyelim. Zaten en başında böyle bir talebimiz olmadı. Adam aslında arkadaşmışız gibi yaklaşıp ısrar kıyamet zorla bizim planlarımıza kendini dâhil etti. Üstüne bir de restorana getirdiği için para vermedik diye sinirlendi. İşte dünyanın her yerinde böyle. Turistten nasıl para yolsam acaba diye düşünüyorlar. Ama aslında hem şehrine olan turizmi, hem de çalışmış olduğu otelin adına gölge düşürüyor.

Veracruz’da birkaç gün kaldıktan sonra yol kenarında gördüğümüz o devasa şelalenin peşine düşmeye karar verdik. Xalapa’ya giden bir otobüse atladık ve kendimizi bulut ormanlarında (cloud forest) yer alan bu saklı cevherin içinde bulduk. Xalapa, yılın önemli bir bölümünde sis altında olduğu için bu bölge bulut ormanları olarak anılıyor. Masalsı bir coğrafyada yer aldığı için de Veracruz’da aşırı sıcaktan bunalırken, Xalapa’nın ilkbahar serinliğinde kendinizi rahatlamış hissediyorsunuz. Xalapa, öğrenci şehri. İçinde bulunan öğrenci nüfusundan dolayı da şehre sanat ve edebiyat hâkim olmuş. Veracruz, iyi kötü adı duyulmuş bir şehir. Fakat Xalapa neredeyse hiç bilinmiyor. Sonuç olarak şehirdeki turist sayısı yok denecek kadar az. Bir yerde turistin az olması, oranın oldukça az yozlaştığını gösterdiğinden bu bizim için iyi bir işaret. Travis de ben de hiçbir zaman aşırı meşhur, herkesin önünde fotoğraf çektirdiği yerleri ziyaret etme yanlısı olmadık. Tabii ki de önemli yerleri de görmek lazım ama böyle kimsenin bilmediği kıyıda, köşede kalmış yerleri ziyaret etmek; bir gezgine gizli bir hazine bulmuş hissiyatı veriyor.
Bir de böyle yerlere gidince masraflardan da aşırı kısmış oluyorsunuz. Çünkü her şey lokal, her şey ucuz. Oteller, restoranlar. Herkes size yardım etmeye hevesli. Kültürlerini öğretmek için can atıyorlar. Fakat Xalapa’nın şöyle bir sorunu var. Hayat, saat 21:00’de sona eriyor. Sokaklar bomboş. Hiçbir mekan yok açık. Haydi akşam dışarı çıkalım bir bira içmeye gidelim deseniz, meydanda bir şey yok. Elbette lokallerin bildiği arada derede yerler vardır ama gezgin olunca her sokağa da girmeye cesaret edemiyorsunuz. Belli bir saatten sonra da tüm sokaklarda tomalarla, jeep’lerle polisler gezmeye başlıyor. 1960’lı yıllarda şehir kartel savaşlarıyla doluymuş. Ama nasıl olduysa tüm şehrin sokaklarını temizlemişler ve hala inanılmaz bir sıkı denetim var. Biz Veracruz eyaletine gelmeden herkes oraya gitmememizi söylemişti ama Xalapa benim Meksika içinde gördüğüm en temiz şehir oldu. Belki fazla temiz olabilir. Erken saatte şehrin ölü bir havaya bürünmesi sıkıcı tabii ki. Ama başıma bir şey gelmez dediğim nadir yerlerden birisidir Xalapa.
Xalapa’da el yapımı sanatların sergilendiği bir pazara gittiğimizde bir grup arkadaş canlısı hippilerle tanıştık. Biz hala o gördüğümüz şelaleyi aradığımız için nasıl gideriz diye onlara sorduk. Onlar da Xalapa’ya yakın Coatepec diye bir kasabadan bahsettiler. Hatta istersek bu kasabadan da Xico denilen köye gidip hiking yapabileceğimizi, ayrıca yürüyüş sonunda ulaştığımız tepede bizi mutlu edecek minik mantarlar olduğunu söylediler. 🙂 “Gelişine vurma” felsefesine dayandırdığımız gezimizin bir sonraki durağı olarak Coatepec’i seçtik.

Coatepec, Meksika’nın “pueblo mágico” kategorisinde bir kasaba. Yani sihirli kasaba. Coatepec, minik bir kahve kasabası. Buradaki yağışlı sulak iklim kahve yetiştirmeye elverişli olduğu için Meksika’nın kahvesi bu bölgeden çıkıyor. Kasabanın etrafı da kahve bahçeleriyle çevrili. Her yere yürüyebiliyorsunuz kolaylıkla. Çünkü kasaba bir avuç. Biz bir hayalin peşinden devam ettiğimiz için yine şelale sorduk burada. “Yakınlarda bir şelale var ama o sizin aradığınız mı bilemiyoruz” diye yanıt aldık. Sonradan anladık ki bizim yolda gördüğümüz şelale yolun diğer tarafında ve kalacak yer bile bulmakta zorlanacağımız bir kasabanın dibinde. Biz de elimizdekine razı olup Coatepec’te şelale görmeye gittik. Taksiyle bir yere kadar gidebiliyorsunuz dağ yolu olduğu için. Taksici de sağ olsun bizi “buradan yürüyeceksiniz ama dikkat edin, soyguna uğramayın” diyerek bıraktı ve bastı gitti. Artık girdik bir yola. Geri dönsek dönemeyiz. Başladık yürümeye.
Baktım, ileriden bir aile geliyor. Profil şu: Bir göbekli baba, çocukları toplayan kadınlar, ellerinde plastik poşetler. Böyle bir grubu 10 kilometre öteden görsem derim ki bu grup pikniğe gidiyor. Çünkü Latin insanı ile Türk insanı arasında bir fark yok. Suyun aktığı yere anında bir karpuz gömme isteği var iki ırkta da. “Canım aşkım, sen New York’lusun bilmezsin, izle beni” dedim. Ben bunlara el salladım, “şelale mi?” dedim. “Evet, evet gel takip et bizi” dedi. Biz böyle Şirinler gibi önlü arkalı kahve bahçelerini yara yara yürümeye başladık. Bu akan suya ulaşma aşkı bizi öyle bir birleştirdi ki hiç bize nereliyiz, neden oraya gittik diye sormadılar. Her şey çok doğalmış gibi gerçekleşti. 20 dakikalık yürüyüşten sonra sonunda şelaleye ulaştık. Bunlar hemen ailecek çimmeye başladılar. Biz biraz oturalım dinlenelim dedik. Grubun göbekli babası da sürekli bize “gelin, suya girin” diye gaz veriyor. Tam tipik piknik babası. Herkesin mutlu olduğundan emin olması lazım. Herkes mangal yiyecek! Karpuz kesilecek!

Kadınların bizi uzaktan süzdüğü, babanın sürekli uzaktan “atla suya, atla” diye seslendiği bu ortamda biraz takıldıktan sonra geri dönmeye karar verdik. Bir şekilde Coatepec’e ulaştık. Bu yerden sonra birçok yere daha ayak bastım. Ama hala o aileyi, o minnoş babayı düşününce yüzümde bir gülümseme beliriyor.

Her zamanki gibi yine nereye gideceğiz diye sormaya başladık kendimize. Hala vaktimiz var Meksika’da. Çünkü meşhur Ölüler Günü’ne günler kalmış ve biz bunu görmeden Meksika’yı terk etmek istemiyoruz tabii ki. Yine rastgele haritadan şehirlere bakarken Morelia diye bir şehrin olduğunu ve etrafının dağlarla, göllerle çevrili olduğunu gördük. Dedik biz buraya gidelim. Ama Morelia olduğumuz yerden aşırı uzak. Direkt otobüs Xalapa’dan yok. Puebla’ya gidip aktarma yapmamız gerekiyor. Biz de Puebla’ya giden ilk otobüse atladık, oradan herkesin pas geçip Guadalajara’ya gittiği aslında saklı bir cevher olan Morelia’ya gitmek için yola düştük.
We took a bus to go to Veracruz City from Puebla. Veracruz is famous for its drug traffic. That is why many travelers don’t prefer to come here to visit. But when you go to South America or Mexico, everyone says it is so dangerous to visit wherever you go. So you cannot keep moving if you listen to them. You don’t hear them after a while. Because everywhere in the world is dangerous, you know. You have to take risks, take a step outside, and explore reality. As long as you know which street you shouldn’t enter, you will be fine. As brave travelers, Travis and I went to Veracruz and never regretted it.
Veracruz is Mexico’s oldest European-founded settlement, conceived in 1519 and due to celebrate its 500th birthday in 2019. Veracruz City has the name of the state. However, the capital of Veracruz is Xalapa. Actually, we didn’t plan to visit Xalapa. But as we travel spontaneously, while going to Veracruz, we saw a big waterfall. When I checked it on my map, I was the closest settlement was Xalapa. We decided to visit there after Veracruz for the biggest waterfall fan aka Travis.
In every country, people tend to rip off tourists. This doesn’t mean that place is bad. It is just because of a rotten part in the nature of humans: Sordidness. I say that now. So you won’t relate my coming story with the place. The world is a good place without people after all. Here comes my story! We found a hotel, close to the sea. Personnel of the hotel welcomed us and helped with our bags, and showed us the room. We chatted for 5 minutes and he said the other day t was his off-day. So he wanted to show us the city and take us to a fish restaurant. I found it weird at first. I prefer to walk around and discover the city on my own. But he insisted so much and showed himself so friendly. We had to say yes. We gave him our phone number.
We went to the center of Veracruz on our first night. We had dinner and had the chance to see the city. Here is a place that could mix tranquility with history. It is not touristy. That’s why it is not ruined and remained original. There are castles or hundred years old buildings all around the city. The city got lots of immigrants from Cuba in the past. Their traditional dance “danzón” and their food got affected by Cuban culture a lot. When the city lost its opportunities for jobs, Cubans moved to other places over time. But they left their effects in the city.

The other day we met with this man at the hotel. We took a taxi and went to a local fish restaurant. He didn’t let us pay for a taxi. We decided to pay for his meal in return. But he paid too much for the short distance to the taxi. Anyway, we headed to the restaurant. We ordered food, he just wanted a drink. We paid the bill. While eating, we asked a few questions about the city. After the restaurant, he wanted to come with us to those places, too. We said we would go on our own. As we decided not to hang out with him, he asked for money from us for his service. Of course, Travis got angry. 🙂 I was translating everything. But they understood each other with their gestures, everything. I had to translate everything during lunch. And now I was translating words that I knew how Travis would react. But you know what they say: “Don’t kill the messenger”! In the end, we just gave him what he paid for a taxi. He wanted to hang out with us all day as our guide and get money from us for that. That is why he insisted to come with us, showing himself so friendly. And later he couldn’t achieve his plans and got upset. Unfortunately, this works the same in every place in the world. People try to take advantage of tourists. They kill the tourism of their own city.

After staying a few days in Veracruz, we decided to find this waterfall that we saw during the trip. We got in a bus going to Xalapa and we found ourselves in this miracle city, surrounded by cloud forest. This region is foggy most of the time. That is why it is called a cloud forest. The name is like a fairy tale. While Veracruz is so hot, Xalapa is cool as spring. Xalapa is full of students. Thanks to the student population, it has its special festivals, art galleries, etc. Veracruz is known by people. But Xalapa is neither known nor visited that much. In the city, you don’t see almost any tourists. If a place is not touristy, it is not corrupted and it is more local. It is a good thing for travelers like us. We never care to visit those Instagram-worthy places. Of course, we like to visit important places. But where you can feel local is the place you learn about the culture. And when you find this place, you feel like you just find a treasure as a traveler.
The other good part of visiting those places is that they are cheap. You don’t spend so much money. People don’t want to rip you off. They just don’t care if you are foreign or not. They love to help you. They are grateful you visit their city. There is only one bad thing about Xalapa. Life ends at 21:00 o’clock. There is no open place. The streets are empty. If you want to drink a beer, you cannot find anything in the center. I am sure there are places that locals know. But they are invisible to tourists. At night, the police patrol big cars. The city used to be full of drug dealers’ wars in the ’60s. They cleaned the entire town. People told us not to go to Veracruz. But Xalapa has been the safest city in Mexico for me. Maybe it is a little too clean. It is kind of boring as there is no life after an hour. But it is really safe.

When we visited an artisanal market, we met some hippies and became friends. As we went to Xalapa for a waterfall, we asked them if they knew where it is. They mentioned a town, called Coatepec. It is a small town, close to Xalapa. They said that we could go to a village, named Xico also. And we learned that there is a hill to climb where you can find magic mushrooms the top of the hill ahaha. As travelers who decide where to go randomly, we chose Coatepec for our next stop.
Coatepec is one of the magic towns (pueblo mágico) of Mexico. Coatepec is a coffee town. Its climate is perfect to grow coffee trees. The town is full of coffee gardens. It is possible to walk everywhere. We asked for the waterfall again. They said there was a waterfall that we could hike. Later we understood the waterfall, we saw, was on the other side of the highway. And it was close to a town where it was hard to find a place to stay. We accepted what we got and decided to see that waterfall in Coatepec. We took a taxi to go closer. The taxi driver told us where we could walk. But he gave a bit of advice not to get robbed also. Thank you for dropping us with all the fear. We started to walk to find the waterfall.
I saw a family coming. I describe them to you now. A father with a big belly. Women with children. All of them were carrying plastic bags. I don’t know how it is in other parts of the world. But I know this profile perfectly. This is the perfect picture of a family going for a picnic. As we are similar in many ways, I was sure they were the right people to ask for the waterfall. I just said: “Waterfall?” The father said: “Yes, follow us!” We started to walk in a line like Smurfs, passing through coffee gardens. We were so united with the love of waterfalls; no one had ever asked us questions. After walking for 20 minutes, we arrived. They immediately got into the water. We settled to rest. The father was so typical picnic father. He insisted that we should get into the water also. Because you know how these fathers are. Everyone should be happy if it is a picnic day!

Women were checking us out. Father was encouraging everyone to swim. We hanged there for a while and decided to go back to the town. We got back to Coatepec. I have been to many places. But I will never forget this family and this cute father. They give me a smile whenever I remember them.
As always we started to ask ourselves where to go next. We still had time in Mexico. Because the Day of the Dead was close, we wanted to see this special event of the year since we were in Mexico already. We were looking for the cities randomly on the map of Mexico. We saw Morelia. It was full of mountains, and lakes. We decided to see this place. There is no direct bus from Xalapa to Morelia. We went to Puebla in order to transfer to Morelia. Everyone passes by Morelia whilst going to Guadalajara. We had the chance to be rare ones who could discover this gem.